10 Eylül 2016 5405 0 DİJİTAL DÖNÜŞÜM Hakan Aksungar
Bilgi, kavram olarak ele alındığında ise; “herhangi bir konuyu gerçekleştirme yeteneği veya oluşumu, biçimi hakkında gerekli materyale sahip olma özelliği” olarak ifade edlebilir.
“Bir konu üzerinde bilinen şey” olarak genelde tarif edilen bilgi sözcüğü, felsefî düzeyde ise, “zihince kavranmış temel düşünceler veya bir yargılama yapabilmek için bilinmesi gereken öğelerin her biri” olarak yerini almaktadır.
Bilgi, insan beyni tarafından üretilen tek üründür. Ayrıca bilginin bir önemli özelliği de, kullanıldıkça tükenmeyen, aksine üreyen, çoğalan, yepyeni biçimler alarak yeni bilgiler doğuran bir ürün olmasıdır. Bu nedenle de bilgi insanlığın başlangıcından beri hep var olmuş ve toplumların gelişmesinde en önemli rolü oynamıştır.
Bilgi doğada hazır değildir, doğada nesneler ve olaylar vardır ama bilgi yoktur. Bilgiyi yaratan ve üreten, doğaüstündeki çalışması ile ve bu çalışmaya düşünsel katkısıyla, bizzat insanın kendisidir.
Bilginin oluşması, birbirini izleyen dört evrede gerçekleşir;
Algılama/Farkındalık, Doğadan etkilenen duyu organlarının, insan bilincinde doğanın nesnel gerçekliğinin bir imgesi olan “tasarım”ı oluşturması.
Analiz Etme, Aklın çalışmaya başlaması; oluşan yeni tasarımı, bilinçteki diğer tasarımlarla karşılaştırılması.
Tasarlama, Çok sayıda tasarımın birleştirilip karşılaştırılarak, tümünün yerli yerine konması.
Çözümleme, Tüm bilgisel tasarımların öğelerine ayrılıp, aralarında bağlantılar kurulması.
Bilginin oluşumu ve sonuçta ulaşılan fikir sahibi olma süreci; duyumlarla başlar, düşüncede üretilir, uygulamada gerçekleşir.
Türkçe’mizdeki “Bilgi” sözcüğü, doğrudan veya benzeşimli olarak üç ayrı kavramı betimlemektedir: “Data”, “Information” ve “Knowledge”.
- “Data” sözlük anlamı: “veri” olmasına rağmen “işlenmemiş” veridir.
- “Information” ise sözlükte: “bilgi” olarak karşılık alır, ama “işlenmiş” veridir.
- “Knowledge” da sözlükte: “bilgi” olarak karşılık alır, ama “yorumlanmış” ve ilişkilendirilmiş veridir.
Dilimizdeki “Bilişim” sözcüğü ise, “enformatik” deyimiyle değerlendirilmektedir.
Bilişim, bilginin bilimidir.
Bilginin nasıl en verimli şekilde saklanacağını, erişilebileceğini ve işlenebileceğini inceler, tüm bilim tarihinde genetik bilimi ile birlikte en hızlı ilerlemeyi gösteren, kendini her yıl en çok katlayan bilim olarak yerini almaktadır.
Bilgi, insanlığın 5000 yıl kadar önce dil ile resimleri birleştirerek yazıyı bulmasından, böylece bilginin aktarılmasının ve saklanmasının mümkün hale gelmesinden bu yana her zaman bir ilerleme kaynağı olmuştur. Gutenberg’in 15. Yüzyılda geliştirdiği baskı tekniği, ya da 20. Yüzyılda gerçekleştirilen radyo, televizyon ve bilgisayar gibi buluşlar, bilgi alışverişinde çığır açmış ve bilginin el değiştirme hızını arttırmıştır. Bütün bu farklılıklar birbirlerini tamamlar ve güçlendirir, yeni ortamlar her durumda eski ortamların kullanımına son vermez. 21. Yüzyılda dünya, çoklu ortamlı (multimedya) bir bilgi toplumuna dönüşmektedir.
Bazı düşünürler, beş duyunun dışında başka bilgi edinme yollarının da varlığını kabul etmektedirler. Özellikle sezgi ve ilham bunlardan en yaygın olanıdır.
Yukarıda sözü edilen bilgi edinme kaynaklarından sezgi (intuition), mevcut ama üzeri örtülü bir hakikatin ani bir içsel hamleyle ortaya çıkarılması, ilham (inspiration) ise, kişinin içine doğan yaratıcılık olarak tanımlanabilir.
Bir şeyi bilmek başka, yapabilmek başkadır. Yapabilmek için hem metot bilgisine hem de sezgici akla ihtiyaç vardır. Bergson'a göre ruhun keyfî vasfı, sadece zihnin ince bir melekesi olan sezgi ile kavranabilir. Bir takım vasıflar sezginin dışında, hele beş duyu ile asla anlaşılamaz.
Bazı bilgilere akıl yürütme, beş duyu gibi vasıtaların dışında ancak sezgi yoluyla ulaşılabilir. Sezgi, elde edilen bilginin kontrol edilmesi şartıyla bir bilgi kaynağı olarak kabul edilmektedir. İki tür bilginin varlığı kabul edilmektedir.
- Bunlar deney ve gözlemle ortaya konabilen objektif bilgi,
- İlham ve Sezgi ile edinilen sübjektif bilgidir.
Bilimsel bilgi ise, kaynağı ne olursa olsun sınanabilir ve objektif hale dönüştürülmüş bilgidir. Objektif (nesnel) bilgi, gözlem ve deney yoluyla, sübjektif (öznel) bilgi ise ilham, sezgi gibi vasıtalarla edinilir.
Bilgi evrensel olduğundan sınırlandırılamaz ve kısıtlanamaz.
Bilginin niteliği değiştikçe, öğrenilmesi gerekenler olağanüstü arttı.